Zeytinyağımızın Öyküsü


Topraktan ağaca, doğa dostu tarımdan özenli hasada, üstün teknoloji ve üst düzey hijyen kurallarıyla üretimden sizlerin sofrasına giden yolda bizi ve zeytinyağlarımızı daha da yakından tanımak ister misiniz?
Köstem Çiftliği'nde zeytinyağına kokusunu veren çağla ağacı

Köstem Organik Zeytin Çiftliği, Levent ve Güler Köstem tarafından 2004 yılında, Urla’nın Nohutalan köyünde kuruldu. Çeşme’nin Ildır, Urla’nın Zeytineli körfezlerinden gelen rüzgârlara hâkim bir konumda bulunan çiftliğimizde “kaliteli ve kusursuz organik zeytinyağı” üretebilmek için organik ve natürel tarım politikaları özenle uygulanmakta.

Zeytin ve zeytinyağı bizim için bir iş değil, bir tutku. Bu tutkunun ardındaki öyküyü, bize en iyi anlatacak olandan, yani Dr. Levent Köstem'den dinleyelim:

"Yıllar önce, daha ilk zeytin ağacımı dikerken, aklımda er geç modern bir zeytinyağı fabrikası kurma fikri vardı. Zeytinyağı müzemizin kuruluş hazırlıkları aşamasında dolaştığım yerlerde çok sayıda aktif zeytinyağı fabrikası gördüm, gezdim. Bu fabrikaları gördükçe ülkemizde zeytinyağının ne kadar kötü, hijyenik olmayan koşullarda üretildiğini ve depolandığını fark ettim.

Daha sonra İspanya'ya bir zeytin gezisi yaptık. Orada gerçek temiz fabrikaları gördüm. Fakat bu işe başlarken Datça'da Rosenberg ailesinin zeytin çiftliğindeki fabrikayı gördüğümde şaşırmıştım. Daha bir önceki akşam zeytin sıkılmış olmasına rağmen inanılmaz derecede temiz ve düzenliydi. İşte o günden sonra yegane amacım, ameliyathaneler kadar hijyenik ve üst düzey teknolojiye sahip bir zeytinyağı fabrikası kurmak oldu.

Tesisimizi kurarken sıkım ünitesi, depolama ünitesi ve şişeleme ünitesinin kendi içinde bir iş akışı olacak şekilde olmasına özen gösterdik ve bu şekilde mimari oluşturduk. Zeytinyağı depolama bölümü, sıcaklık değişimlerine karşı korunmak üzere yalıtımlı olarak inşa edildi.

Hijyen anlayışımızı tüm detaylara yansıttık. Görevli teknisyenlerin dışında kimsenin giremeyeceği sıkım alanları oluşturduk; hijyen mantığını mimari alanların akışına da yansıttık. Hijyen kurallarını düşünerek zeytin yıkıma ünitesi ve kırıcı üniteleri, malaksör ve dekantörün olduğu bölümlerden ayrı olarak konumladık.

Tutku, beraberinde biraz masraf da getiriyor tabi. Kendi içimizde bir laboratuvar kurduk. Bu imkan sayesinde fabrikamızda sıkılan zeytinyağı mutlak surette laboratuvar analizine girer ve kimyasal niteliklerine göre tasnif edilerek dev tanklara değil, bir ve iki tonluk tanklara yollanır."

Tarım ve hasattaki özenden fabrikadaki ünitelere, tanklara, laboratuvara, hijyene gösterdiğimiz özene dair tabi ki söylenecek daha çok şeyimiz var. Fakat daha özet bir anlatımla neden yağımızı çok sevdiğimizi ve ona çok güvendiğimizi sizin için şöyle derleyebiliriz...

Yağımız özel ve farklı, çünkü...
  1. Kaliteli ve kusursuz zeytinyağı üretebilmek, büyük bir özveri ve adanmışlığı da beraberinde getiriyor. Bu nedenle, zeytinin topraktan zeytinyağına dönüşme serüveninin tüm aşamalarında her an ve mutlaka işimizin başındayız.
  2. Topraktan sofraya “organik ve kontrollü” üretim tekniklerini bire bir uyguluyoruz.
  3. Endüstriyel amaçlarla yapay olarak geliştirilen türlerle değil, Anadolu topraklarına ve bulunduğumuz bölgeye kök salmış, bu ülkenin topraklarının ürünü olan zeytin türleri ile üretimimizi gerçekleştiriyoruz.
  4. Zeytinlerimizi, geleneksel usul ile yani elle topluyor ve en geç 4 saat sonra da sıkıma geçiyoruz. Sıkım işlemi tamamlandıktan sonra yağın hava ile temasını tamamen keserek, sağlığımız açsından son derece yaralı fenolik bileşenlerin en üst düzeyde korunmasını sağlıyoruz.
  5. Zeytinyağımızı, aynı zamanda kurucusu olduğumuz Köstem Zeytinyağı Müzesinde, adeta bir ameliyathane kadar temiz ve steril olma ilkesiyle kurduğumuz modern fabrikamızda, özel olarak üretiyoruz.
  6. Yine tesisimiz bünyesinde yer alan laboratuvarımızda, zeytinlerimizin tümü sıkılmadan önce ve sıkıldıktan sonra analiz edilyor, maksimum verimlilik ve kalite güvence altına alınıyor.

Tüm bunların ardından, gerçek zeytinyağı hakkında Dr. Levent Köstem'in bize önemli bir notu daha var. Dinleyelim:

"Üzülerek belirtmeliyim ki zeytinyağı konusundaki bilinçsizlik dolayısıyla, hava ile temas etmiş, yararları en aza inmiş zeytinyağlarını yıllar boyunca tüketmiş olan halkımızın ağız tadı, ağır kokulu, sıkılmadan önce günlerce sağlıksız çuvallarda beklemiş, çürümüş zeytinlerden elde edilmiş yağlara alışmıştır. Oysa ki sağlığımız için olması gereken, meyvemsi tatta, boğazı yakan (bu yakarlık bir kusur değil, aksine, fenolik bileşenlerin bolluğunun kanıtıdır), çimen, çağla badem kokulu zeytinyağlarıdır."

İşte bizim yağımızın öyküsü, en kısa haliyle böyle. Topraktan şişeye kadarki yolculuğunda sevgi, özen ve hassasiyetle yanında durduğumuz zeytinyağımız düşük asiditeye sahip, meyvemsi, aromatik, A, D, E ve K vitaminleri ile bol fenolik bileşikleri ve antioksidanları içeren gerçek bir sağlık ve lezzet kaynağı... En kısa zamanda sofranıza ulaşacağını umduğumuz yağlarımızı soğuk sıcak demeden her öğünde, her yemekte güvenle ve zevkle tüketmenizi diliyoruz.